Her 10 Kasım sabahı aynı şey olur: Siren çalar, hayat durur, biz de gözlerimiz dolu dolu bir dakika boyunca susarız. Güzel bir sessizliktir o; ama bazen sanki Atatürk’ü eksik anlatır. Çünkü o, sadece cephelerde savaşan bir komutan değildi; aynı zamanda bir sofrada, bir köy kahvesinde, bir sınıfta insanlara “düşünmenin neşesini” gösteren bir adamdı.

Biri “Çok içiyorsunuz Paşam” dediğinde “Rakı içmek medeniyettir ama fikirle içmek şartıyla” diye karşılık verirdi.
Köylü “Bu şapka bize yakışır mı?” diye sorduğunda, “Sen dik dur amca, şapka sana yakışır” diyerek bir cümlede hem mizahı hem devrimi anlatırdı.

Görüyorsunuz, o yalnızca lider değil, zaman zaman Cumhuriyet’in stand-up sanatçısıydı.
Ama bu öyle ucuz bir şakacılık değildi; zekânın, zarafetin ve kültürün içinden gelen bir mizah anlayışıydı.
Birinin kalbini kırmadan fikrini çürütür, birini utandırmadan eğitir, birini kızdırmadan düşündürürdü.

O sert bakışlı fotoğrafların ardında aslında kahkahasıyla çevresini ısıtan bir Atatürk vardı.
Meclis’te uzun tartışmaların ardından “Efendiler, şimdi biraz da aklımızı kullanalım,” derken hem ortamı yumuşatır hem kararı verdirirdi.
Bir subay “Paşam, atınız çok hırçın,” deyince “Evet, sahibine çekmiş,” demesi bile liderliğin mizahla birleşmiş halidir.

Atatürk, neşeyi bir zayıflık değil, bir olgunluk göstergesi sayardı.
Belki de bu yüzden, en karanlık dönemlerde bile “Gelecek güzel olacak” diyebilmişti.
Çünkü gülümsemek, umudun en sade şeklidir.
Ve o, umudu bir devlet politikası gibi yönetmişti.

Bugün, 10 Kasım’da, elbette saygı duyacağız, elbette susacağız. Ama o sessizliğin içinde biraz da gülümseyelim.
Çünkü Atatürk’ün kurduğu ülke, kara yasla değil, akıl ışığıyla büyüyecek bir ülkeydi.
Gülümsemek, onu hafife almak değil; onun zekâsını, cesaretini ve insan yanını hatırlamaktır.

O hayattayken bir kez bile “Benim için ağlayın” demedi.
Ama yüzlerce kez “Benim için düşünün, çalışın, üretin” dedi.
Ve bunu derken yüzünde hep o tanıdık gülümseme vardı.

Belki de en büyük saygı duruşu, tam da budur:
Bir dakikalık suskunluğun ardından, başını kaldırıp, hafifçe gülümsemek.
Çünkü bazı liderler için tebessüm, bir anma biçimidir.