Yarın, Cumhuriyetimizin 102. yılını kutlayacağız. Her yıl olduğu gibi coşkuyla bayraklar asacak, marşlar söyleyeceğiz. Ama bir köşe yazarı olarak şunu sormadan edemiyorum: Cumhuriyetin sadece siyasi bir rejim değişikliği olmadığını, aslında köklü bir ekonomik dönüşüm projesi olduğunu ne kadar hatırlıyoruz?
1923 yılının Türkiye'si, gerçek anlamda bir enkazdı. Sekiz yıl süren savaşlar ülkeyi tam anlamıyla tüketmişti. Nüfusun yaklaşık yüzde 20'sini kaybetmiş, demiryolu ağının büyük bölümü harap olmuş, limanlar işlemez haldeydi. Daha da önemlisi, ülkede neredeyse hiç sanayi yoktu. Ekonominin yüzde 90'ı tarıma dayanıyordu ve o da ilkel yöntemlerle yapılıyordu.
Cumhuriyet kadrolarının karşılaştığı tablo işte buydu. Ama onlar, bu tablo karşısında pes etmek yerine, belki de tarihin gördüğü en iddialı ekonomik dönüşüm projelerinden birini hayata geçirmeye karar verdiler. Bu, sadece bir ülkeyi yeniden inşa etme çabası değildi; aynı zamanda modern bir ekonomi yaratma, sıfırdan bir sanayileşme hamlesi başlatma mücadelesiydi.
1923'te toplanan İzmir İktisat Kongresi, aslında Cumhuriyetin ekonomik manifestosuydu. Bugün bakıldığında o kongrenin ne kadar vizyoner olduğu daha iyi anlaşılıyor. Çiftçiden tüccara, işçiden sanayiciye kadar tüm kesimlerin bir araya geldiği bu kongre, ekonomik kalkınmanın demokratik katılımla mümkün olacağını gösterdi.
Kongrenin çıkardığı sonuçlar, aslında Türkiye'nin ekonomik bağımsızlık mücadelesinin yol haritasıydı. Kapitülasyonlar kaldırılacak, milli bir burjuvazi yaratılacak, tarım modernleştirilecek, altyapı inşa edilecekti. Kolay söylenmesi ama zor uygulanması olan hedeflerdi bunlar.
Cumhuriyet döneminin ekonomi politikası denildiğinde akla ilk gelen kavram "devletçilik" oluyor. Bu kavram etrafında yıllardır süren ideolojik tartışmalar, maalesef gerçekleri görmeyi engelliyor. Oysa durum çok nettir: O dönemde özel sektör ya yoktu ya da sermaye birikimi yetersizdi. Demiryolu yapmak, fabrika kurmak, enerji üretmek gibi büyük yatırımları yapabilecek bir burjuvazi mevcut değildi.
Devletin ekonomiye girmesi, ideolojik bir tercihten ziyade zorunluluktan kaynaklandı. 1930'ların büyük bunalımı dünyayı kasıp kavururken, Türkiye kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyordu. Sivas'ta çimento, Kayseri'de uçak motoru, Karabük'te demir-çelik... Bunlar sadece fabrikalar değildi; bir milletin "ben de yaparım" deme cesaretiydi.
Bugün Türkiye ekonomisi hakkında ne düşünürsek düşünelim, Cumhuriyetin ilk yıllarının bize bıraktığı miras tartışılamaz. O dönem kurulan birçok fabrika, demiryolu hattı, baraj bugün hala kullanılıyor. Ama asıl miras, ekonomik kalkınmanın mümkün olduğuna dair yerleştirilen inanç oldu.
Evet, hatalar yapıldı. Otoriter uygulamalar oldu, tek parti döneminin dogmatizmi ekonomiyi bazen kısıtladı. Köylü ve işçi hep ikinci planda kaldı. Ama bu eleştirileri yaparken şunu da unutmamak gerekir: O dönemin insanları, hiçbir şeyin olmadığı bir toprak parçasında, modern bir ülke inşa etmeye çalışıyorlardı.
Yarın Cumhuriyet Bayramını kutlarken, belki de şunu düşünmeliyiz: Cumhuriyetin kurucuları ekonomik bağımsızlığı, siyasi bağımsızlık kadar önemsemişlerdi. "Ekonomik bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlık bir kelimeden ibarettir" sözü boşuna söylenmemişti.
Bugün, 102 yıl sonra, ekonomi tartışmaları hala gündemimizin merkezinde. Dış borç, cari açık, enflasyon, işsizlik... Sorunlar değişti ama ekonomik bağımsızlık arayışı devam ediyor. Belki de Cumhuriyetin ilk yıllarından alınacak en önemli ders şudur: Ekonomik kalkınma, toplumun tüm kesimlerinin ortak çabasıyla, uzun vadeli bir vizyonla ve kararlılıkla mümkündür.
Cumhuriyet sadece bir siyasi rejim değişikliği değildi; feodal bir ekonomiden modern bir ekonomiye geçiş çabasıydı. Bu geçiş tamamlandı mı? Hayır. Ama başlayan o yolculuk, bugün hala devam ediyor. Ve belki de Cumhuriyet Bayramı'nı kutlarken, sadece geçmişi anmak değil, bu yolculuğun nereden nereye geldiğini ve nereye gitmesi gerektiğini düşünmek de önemli.
Yarın, bayrakları açarken, o enkazdan bu günlere uzanan ekonomik mücadeleyi de hatırlamak, Cumhuriyete borcumuzu ödemek olacaktır.
Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.