“İnsan paranın sahtesini yapar; para da insanın…”
Goethe muhtemelen Kapalıçarşı’yı gezseydi bu sözü iki değil, on iki noktaya kadar uzatırdı. Zira bizde sahte dolar, sahte altın, sahte imza… derken sahte “ben” ihracatı da cari açığı kapatacak ölçeğe ulaştı. Çiftlik Bank’ın koyun fotoğraflarıyla dolandırılan amcaoğlunu anlatırken kıkırdamamız bu yüzden: Kurban Bayramı’nda el öpen kuzuyu gerçek sanıp parasını yatıranlar, bedava döner kuyruğunda bile bu kadar beklemiyor.
Hatırlayın, Titan Saadet Zinciri’nin efsane seminerlerinde “Lamborghini alacağız!” çığlığıyla alkış tufanı kopuyordu; oysa otoparkta duran tek araç kiralık Tofaş Şahin’di. Para insanı sahteleştirince otomobil de kendini “spor” zannetti. Sonra Jet Fadıl çıktı: Umreye götüreceğiz diye Dubai manzaralı maket daire sattı; gerçekte Araklı’da arsayı bile bulamadık. İnsanoğlu para görünce kendini transa sokuyor; kâğıt üstündeki tapu bile “ben gerçek evim” diye Twitter hesabı açar hâle geldi.
Biraz güncele gelelim: Telegram’da “kesin yükseliş” diyen coin kanalları… Adminin profil resmine bakınca sırtında Harvard cübbesi, fonda Boğaz manzarası; filigranı büyüttüğünüzde Tuzla tersanesi çıkıyor. Aynı huşuyla “Abi paramı ikiye katladım!” diyen komşu Ferdi’ye bakıyorsunuz, dün bakkala defter açtırıyordu. Goethe’nin kulağına bunlar fısıldansa “Siz beni bile sahtesinden yazmışsınız” derdi.
Tabii bizim en sevdiğimiz sahtecilik hâlâ “lüks hayat story’si”: Influencer, Gümüşhane’deki akrabasının düğün salonunu “Dubai gece kulübü” diye etiketleyip story atıyor; ışıklandırma göz alıyor, ama fonda “Sevemedim Kara Gözlüm” çalınca kalabalık uyanıyor. İşin komiği, tüm masrafları sponsor “dayı” karşılamış; dayının hâlâ tuşlu telefonu var, o da story’nin ne demek olduğunu bilmiyor.
Enflasyonumuz da az değil hani: Sahte banknota gerek kalmadan, gerçek banknot sabah ayrı akşam ayrı değerle cebimizde “ben kimim?” krizi yaşıyor.
Ha, bir de askıya ekmek asma furyamız var: Sosyal medya guruları “paylaşmak iyidir” diyerek fırın önünde poz verince herkes kendini modern Mevlânâ zannediyor. Gerçek iyilikle sahte şovun filigran testini yapacak app henüz icat edilmedi; ama cepteki 5’lik hâlâ “Benimle bütün semti doyuracaklardı, neden hâlâ cebindeyim?” diye dertleniyor.
Ez cümle; paranın sahte olanından kurtulmak kolay—kasadaki mor UV lambasının altına tut, sahteyse hop çöpe. Ama insanı sahteleştirince sıkıntı büyük; onu X’te, Reels’te, aile WhatsApp grubunda tatlı tatlı besliyoruz. Reçete basit: Cüzdanı sık sık kontrol et, egoyu daha da sık. Banknotun filigranı, su yolu, hologramı var; senin de omurgan olsun. Yarın biri seni ışığa tutmaya kalkarsa—mesela banka kredisi, iş teklifi, olası müstakbel eş—kağıt gibi parlamadan dimdik durabilesin. Goethe’ye selam, sahte gülüşlü fotoğraflara geçmiş olsun!