Bir köşeye çekilip düşünmeye başlamışsın. Elinde nakit var. Şöyle düzgün bir işe mi girsem, yoksa bir dükkan mı açsam? Belki kriptoya mı girsem? “Ama Elon Musk bir şey yazarsa batabilirim” diye endişeleniyorsun. Derken yan masadan bir ses geliyor. Biri telefonda yatırımcı arıyor: “Abi projeyi anlatayım; Tuzla’da bir ağaç ev konsepti ama yatay mantıkla çalışıyor, çünkü dikeyde rekabet çok. Bu arada yapay zekâyla çalışıyor, Google Earth'ten konum atıyor...” Yatırım arayan bu kişi kim mi? Cebinde beş kuruş yok. Ama hayal mi? Tavan yapmış.

İşte bu ülkede tam da böyle bir paradoks yaşanıyor. Paran varsa risk almamaya yeminli oluyorsun, paran yoksa zaten başlı başına bir risk unsurusun. Cebinde üç milyon olan adam “Abi şu an riskli, döviz de oynuyor” diyerek üç ay daha bekliyor. Ama cebinde üç lira olan diyor ki: “Abi beş tane fikrim var, biri kesin tutar!” Peki tutmazsa? “Biraz daha fon buluruz abi, ikinci tura geçeriz.” Yani arkadaş üç lirasıyla milyar dolarlık hayaller kuruyor, sen üç milyonla hâlâ “faiz 0,25 puan artarsa ne olur?” diye interneti didikliyorsun. Üstelik gece üçte, pijamayla.

Parası olmayanın özgüveni gökyüzünü aşmış. “Abi ben bir şey düşündüm” diye giriyor lafa, bakışları Elon Musk, sesi Jeff Bezos, ama tişörtü hâlâ “Atam izindeyiz.” Projeyi anlatırken hızını alamıyor: “Abi karavan ama güneş enerjili. İçine sanal yoga hocası da entegre ettik. Telefonla kontrol ediliyor, influencerlar sıraya girdi...” Sen kenarda kara kara düşünüyorsun: “Ben bu ay kombi mi taktırsam, yoksa doları mı beklesem?” O sırada adam kombisiz, evsiz ama uzay seyahati planlıyor. En azından konuşmalarında.

Bu topraklarda proje hiç bitmez. Parası olmayanın elinde iş planı olur, ama genelde bir A4’e elle çizilmiş şekilde. Sunum dosyası yoktur ama kafasının içinde her şey hazır. Adamın tüm sermayesi şu cümlede saklıdır: “Ben zaten tanıdık birini ikna ederim.” Bazen oturduğu masaya dürümle birlikte gelen peçeteye hayalini çizer, “Abi bak şurası üretim, burası satış noktası” diye heyecanla anlatır. Öyle bir inanç vardır ki sen çocuğuna hâlâ isim bulamamışsındır, ama o projesine slogan yazmış, logosunu bile çizmiş.

Nakit parası olanlar “ne iş yapsak” diye kıvranırken, parası olmayanlar hayal kurar, evrene fısıldar, yatırımcı bulur, ekip kurar, iş modeli uydurur. Sen hâlâ “ev mi alsam, borsa mı?” sorusuna takılmışken, adam garajda “evcil hayvan taşıyacak uzay kapsülü” tasarlıyor. Hâlâ üretim başlamamış ama her şey plan dahilinde. Fon bulursa, Mars’a ilk köpeği o götürecek gibi.

Ve garip ama gerçek: Bazen bu hayaller yatırım bile alıyor. Sen hâlâ kombi mi alsan diye düşünürken, Zekai cebindeki 3 lirayla yapay zekâ destekli dürüm zinciri kuruyor. Senin cebin dolu ama vizyon kararsız, onun cebi boş ama hayali sınır tanımıyor. İşte bu ülkede en büyük girişim, parası olmayanın hayal kurarken bile tereddüt etmemesidir. O yüzden sevgili nakit sahibi kardeşim, sen hâlâ düşünedur, Zekai başkasının parasıyla seni geleceğe taşıyacak asansörü icat etmiş olabilir.