Geçenlerde bir kurye dostumla sohbet ederken bana şöyle dedi:
“Abi biz yemek değil, trajedi taşıyoruz.”
Sebebini sordum, cebinden çıkardığı fişi bana uzattı. Üzerinde müşterinin sipariş notu aynen şöyle yazıyordu:

“Sevgili Kurye, senden ricam erkek arkadaşım Metin’e bu yemeğin özür amaçlı gönderildiğini iletmen ve beni affetmesini istemen. Rica ederim sıcak gitsin.”

Yani kurye arkadaş yemeği değil, ilişkiyi ısıtmaya gidiyor. Teslimat soğuksa sıkıntı ama esas mesele şu:
Kurye şimdi kapıyı çalıp, “Metin Bey, bu kebap yalnızca adana değil, aynı zamanda özür içeriyor, yanında da ayran değil pişmanlık var” mı diyecek?
Ne diyelim... Kurye mi bu, Şeyma Subaşı’nın Bali’den yolladığı spiritüel enerji mi?
Kadıncağız aşkı beslenme çantasına koymuş, gönder butonuna basmış.
Bir sonraki adım: Yemekle birlikte “çakra açıcı tütsü” sipariş vermek olacak.

Yazıyı yazarken Balçova’da eski sevgiliye gönderilen "intikam siparişleri" geldi aklıma.
Onlarca kurye bir kadının kapısında toplanmış, ellerinde lahmacun, dürüm, suşi… Sanırsın kurye değil, yemek temalı flash mob.

Restoranlar zarar etti, kuryeler ücret alamadı ama müşteri “Oh çektim intikamımı” diye story attı.
Kuryeler bu olaya “Kullanıldık ama güzel kullanılmadık” diyerek isyan ettiler.

Gelelim diğer örneklere :)

Avustralya’da biri sarhoşken siparişi yanlışlıkla Dublin’e gönderiyor.
Tam 9.600 kilometre uzakta pizzayı yiyen biri mutlu, Melbourne'deki adam aç.

Uber Eats çağrı merkezi:
“Efendim sistemimize göre pizzanız sıcak. Memnun musunuz?”
“Evet ama ben memnun değilim çünkü pizzayı şu an İrlanda yiyor!”

İstanbul’da kar fırtınasında bir müşteri soruyor:
“Abi yemeğim sıcak gelir mi?”
Kurye kaskını siliyor, “Tabii gelir kardeşim, şu an zaten fırının içinden geçiyorum!”

Bakın arkadaşlar, bu meslek artık sadece hızlı teslimat değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılık testi.
Bir gün kapıyı açan çıplak adam oluyor, bir gün seni iftar saati çekiçle kovalıyorlar.
Bu arada not: Kuryenin yemeği çalınabiliyor.

Memleketim Urfa'da adamlar kebap soğuk geldi diye kuryeyi asansöre kilitlemiş.
İçeride 2 saat…
Yani dostlar, bazı yerlerde kebap "soğuk servis edilir", bazı yerlerde ise “soğuk savaş başlatır.”
Polis özel timle operasyon düzenlemiş.
Kuryeye sorduk: “Abi sıcak mıydı yemek?”
“Yok abi, ama olay bayağı sıcaktı.”

Finali New York’ta yapalım:
Kasırga var. Sel basmış. Kurye beline kadar suya batmış, elinde hamburger.
Yani Poseidon’un yaveri gibi bir şey.
Teslimatı yapmış. Ücreti?
“5 dolar…”
Üzgünüm ama kapitalizmin en net özeti bu olabilir:
Hayatını tehlikeye at, ve karşılığında büyük menü değil, küçük bozukluk al.

Ne diyelim…
Bu köşe yazısı bir isyan değil, bir selamdır.
Aşkta aracı olan kuryelere,
Asansörde rehin tutulan yiğitlere,
Ve 9600 kilometre ötede pizzası yenen yalnız ruhlara…

Saygıyla, ama en çok da bahşişle.