Günümüz Türkiye’sinde küçük ve orta ölçekli restoran işletmecileri, adeta bir varoluş mücadelesi veriyor. Artan maliyetler, enflasyonun gündelik hayatı kemiren etkisi ve enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar yetmiyormuş gibi, bir de dijital platformların dayattığı sömürü düzeniyle boğuşuyorlar. Bu, sadece ekonomik bir kriz değil; aynı zamanda mahalle kültürünün, lezzet hafızasının ve sosyal dokunun aşınması demek.

"Görünür Olayım" Derken Batmak

Online yemek sipariş platformları başlangıçta restoranlara "dijital vitrin" vaadiyle girdi hayatımıza. Ancak zamanla bu platformlar, adeta birer tekele dönüştü. %35-40’lara varan komisyonlar, üstüne eklenen %20 KDV, bir de "sponsorlu listeleme" dayatmaları derken, 100 TL’lik bir siparişten geriye işletmeye kâr değil, çoğu zaman zarar kalıyor.

İşin matematiği acımasız:

  • 100 TL’lik siparişin 30-35 TL’si platforma komisyon olarak gidiyor.

  • 40-50 TL malzeme maliyeti.

  • 15-20 TL işletme giderleri (elektrik, su, personel, kira).

  • Sonuç? Ya zarar ya da ancak %5-10’luk cılız bir kâr.

Peki restoranlar neden bu tuzağa düşüyor? Çünkü "Görünmezsem müşteri kaybederim" korkusu. Oysa bu, bir kısır döngü. Platformların algoritmaları, en çok reklam vereni öne çıkarıyor, küçük işletmeler ise ya kaynıyor ya da iflasın eşiğine geliyor.

"Malzeme Zamlandı, Müşteri Alamıyorum" Çığlığı

Dijital platformlar tek sorun değil. Restoranların önünde daha büyük bir duvar var: Kontrol edilemeyen maliyet artışları.

  • Gıda enflasyonu: Domates, soğan, et, yağ... Temel malzemelerde fiyatlar neredeyse her ay katlanıyor.

  • Enerji ve kira: Elektrik, doğalgaz, su faturaları ve kiraların artış hızı, işletmelerin nefes almasını engelliyor.

  • Personel maliyetleri: Nitelikli eleman bulmak zor, asgari ücret artışları ise küçük işletmelerin bütçesini zorluyor.

  • Vergi yükü: KDV’den tabela vergisine, biriken yükler işletmelerin belini büküyor.

Bu şartlar altında, on yıllardır hizmet veren köklü esnaf lokantaları birer birer kepenk indiriyor. Kapanan her mekân, aslında bir mahallenin hafızasının da silinmesi demek.

Çözüm Ne? 

Bu gidişata dur demek için acilen:

  1. Dijital Platformlara Sınırlama:

    • Komisyon oranlarına %15 üst sınır getirilmeli.

    • KDV istisnası uygulanmalı.

    • "Sponsorlu listeleme" zorunluluğu kaldırılmalı.

  2. Devlet Desteği:

    • KOBİ’lere özel enerji ve kira yardımı.

    • Vergi indirimleri ve tedarik zincirinde kolaylık.

  3. Sektör Dayanışması:

    • Restoranlar kooperatifleşmeli, doğrudan sipariş sistemleri kurulmalı.

    • Yerel yönetimler, "yerel lezzetleri koruma" projeleri başlatmalı.

Her Kapanan Restoran, Bir Hikâyenin Sonu

Unutmayalım ki restoranlar sadece yemek yenilen yerler değil; komşuların sohbet ettiği, dostlukların pekiştiği, kuşaktan kuşağa aktarılan lezzetlerin yaşatıldığı mekânlar. Bugün bir esnaf lokantası kapanıyorsa, yarın sizin çocukluğunuzdaki o lezzetleri, o sıcak sohbet ortamını bulamayacaksınız demektir.

Ne Yapabilirsiniz?

  • Mümkünse doğrudan telefonla sipariş verin.

  • Yerel işletmeleri tercih edin.

  • Sosyal medyada bu sorunu gündeme taşıyın.

Çünkü bugün onlar, yarın biz olabiliriz. Kültür, ancak yaşatılırsa var olur.