Son dönemde sosyal medyada artan yayınlar, hassas olayların bir tür içerik ekonomisine dönüşmesine neden oldu. Çocuk cinayetleri ve kayıp vakaları üzerinden yürütülen yayınlar, kamu vicdanını etkilerken büyük bağışların toplanması tartışma yarattı. Hukukçular, bu tür içeriklerin hem adalet sürecine gölge düşürdüğünü hem de finansal denetim eksikliği nedeniyle riskler barındırdığını vurguluyor.

Yayınlar üzerinden milyonluk bağışlar

Kendilerini gazeteci, hukukçu veya emniyet uzmanı gibi tanıtan bazı fenomenler, resmî makamlarca açıklanmamış bilgileri gündeme taşıyarak komplo teorileri üretiyor. Kamuoyunun duygularına hitap eden bu yayınlar, zaman zaman binlerce avroya varan bağışlarla destekleniyor. Özellikle yurt dışında yaşayan diaspora gruplarının büyük miktarlarda katkıda bulunduğu biliniyor.

Hukukçular bilgi kirliliği uyarısı yaptı

Gazetemize konuşan hukukçu Tülay Bekar, izleyicilerin olaylara duygusal bağ kurduğunu belirterek, “Ellerinden bir şey gelmediğini düşünen insanlar, destek olmanın yolunu bağışta buluyor. Ancak bu içerikler olayları bir diziye dönüştürüyor, bilgi kirliliği yaratıyor” dedi. Bekar, finansal denetimin MASAK tarafından artırılması gerektiğini ve devam eden davalarla ilgili sınırlamalar getirilmesinin önemini vurguladı.

UCİM’den hukuk çağrısı

Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği (UCİM) yetkilileri ise davaların kamuoyu tepkisiyle değil, delillerle şekillenmesi gerektiğini hatırlattı. “Kamu vicdanı önemlidir, fakat mahkemelerin görevi somut gerçeğe ulaşmaktır” açıklaması yapıldı.

Bu tartışmalar, sosyal medyanın adalet sürecindeki etkisini ve influencer ekonomisinin ulaştığı boyutları bir kez daha gündeme taşıyor.

Kaynak : Türkiye Gazetesi