ABD merkezli yatırım bankası Morgan Stanley, doların gelecek yıl pandemi dönemindeki seviyelere kadar gerileyebileceğini öne sürdü. Kurum, özellikle faiz indirimleri ve ekonomik büyümedeki yavaşlamaya dikkat çekiyor.

Dolar endeksinde %9’luk düşüş beklentisi

Morgan Stanley’in 31 Mayıs tarihli analizinde, ABD Dolar Endeksi’nin 2025 yılının ortalarında %9 civarında bir düşüşle 91 seviyelerine inmesi öngörülüyor. Analizin başında yer alan stratejist Matthew Hornbach ve ekibi, bu gerilemenin temelinde para politikalarındaki gevşeme ve ekonomik büyümede beklenen yavaşlamanın yattığını belirtiyor.

Uzmanlar, iki yıldır volatil seyreden faiz ve döviz piyasalarının ardından doların artık belirgin bir düşüş trendine girdiğini vurguluyor. Aynı zamanda ABD’deki getiri eğrilerinin yeniden dikleşmeye başladığına dikkat çekiliyor. Bu durum, yatırımcıların uzun vadeli risk algısında değişime işaret ediyor.

Belirsizlikler artıyor, dolar zayıflıyor

Morgan Stanley raporunda, piyasa yönüne dair artan belirsizliklerin, doların geleceğine dair soru işaretlerini artırdığı ifade ediliyor. Doların düşüş eğiliminin, yalnızca iç dinamiklerden değil, küresel gelişmelerden de beslendiği belirtiliyor.

Benzer şekilde JPMorgan Chase & Co. da bu görüşü destekliyor. Meera Chandan liderliğindeki JPMorgan strateji ekibi, geçtiğimiz hafta yayımladığı değerlendirmede yatırımcılara dolarda zayıflama beklentilerini paylaştı. Kur, Japon yeni, euro ve Avustralya doları gibi alternatif para birimlerine yönelimin artabileceğini öngörüyor.

Piyasalarda yeni denge arayışı

Her iki kurumun analizleri, yatırımcıların yeni bir döviz dengesine hazırlanması gerektiğine işaret ediyor. Fed’in yılın ikinci yarısında faiz indirimlerine başlaması beklentisi, dolar üzerindeki baskıyı daha da artırabilir. Özellikle dış ticaret yapan şirketler ve döviz borcu bulunan kurumlar için bu gelişmeler kritik önemde.

Doların değer kaybı, gelişmekte olan ülke para birimleri için kısa vadede pozitif bir ortam yaratabilir. Ancak uzun vadeli etkilerin daha karmaşık olabileceği ve küresel sermaye akımlarında değişim yaşanabileceği de unutulmamalı.