Dolar üzerinde Fed ve istihdam kaynaklı riskler artıyor

Bank of America’nın ekim ayı döviz ve faiz piyasaları anketine göre, yatırımcılar doların yönü üzerinde etkili olabilecek iki ana risk faktörüne dikkat çekiyor. Bunlar, Fed’in bağımsızlığına yönelik siyasi baskılar ve ABD işgücü piyasasındaki olası zayıflık olarak öne çıkıyor. Anket sonuçları, piyasalarda doların geleceğine ilişkin belirsizliklerin devam ettiğini gösteriyor.

Fed'in bağımsızlığına ilişkin endişeler güçleniyor

Ankete katılan yatırımcıların yüzde 32’si, ABD eski Başkanı Donald Trump’ın faiz indirimi yönündeki çağrılarının Fed’in bağımsızlığına zarar verebileceğini düşünüyor. Bu durumun dolar üzerinde olumsuz etki yaratabileceği ifade ediliyor. Aynı oran eylül ayında yüzde 31 seviyesindeydi. Bu veri, piyasalarda merkez bankası politikalarına yönelik siyasi müdahale riskinin artarak algılandığını gösteriyor.

İşgücü piyasasındaki yumuşama dolar baskısını artırabilir

Katılımcıların yüzde 32’si, ABD işgücü piyasasında yaşanabilecek yumuşamanın dolar üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturacağını öngörüyor. Eylül ayında bu oran yüzde 27 olarak kaydedilmişti. İşgücü piyasasının zayıflaması, ABD ekonomisinin dayanıklılığına ilişkin soru işaretlerini artırarak doları zayıflatabilecek temel riskler arasında sayılıyor.

Güçlü veriler doları destekleyebilir

Anket, dolar lehine kısa vadeli katalizörlere de işaret ediyor. Katılımcıların yüzde 46’sı, güçlü ekonomik verilerin, Fed'in faiz indirimine yönelik piyasa beklentilerini zayıflatacağını ve bu durumun doları destekleyeceğini belirtiyor. Bu oran, eylül ayında yüzde 31 düzeyindeydi. Özellikle büyüme ve enflasyon verilerindeki dayanıklılık, doların küresel düzeyde değer kazanmasında etkili olabilir.

ABD istisnacılığı teması yeniden gündemde

Anket sonuçlarına göre, ABD ekonomisinin küresel eğilimlerden ayrışarak daha güçlü kalması anlamına gelen “ABD istisnacılığı” teması da doları destekleyebilecek bir unsur olarak değerlendiriliyor. Ekim ayında katılımcıların yüzde 14’ü bu görüşü paylaşırken, eylül ayında bu oran yüzde 19 seviyesindeydi. Bu düşüşe rağmen, konu doların pozitif ayrışma potansiyeli açısından önemini koruyor.