Türkiye ile ABD arasında imzalanan yeni enerji anlaşmaları, iki ülkenin stratejik ortaklığını pekiştiriyor. Sivil nükleer enerji işbirliği ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) tedarikine ilişkin anlaşmalar, Türkiye’nin enerji güvenliği ve kaynak çeşitliliği hedeflerine katkı sağlayacak.
Geçtiğimiz ay imzalanan Sivil Nükleer İşbirliği Mutabakat Zaptı, taraflar arasında sivil amaçlı nükleer enerji teknolojilerinde işbirliğini içeriyor. Bu kapsamda teknoloji paylaşımı, yakıt tedariki ve düzenleyici uyum başlıklarında ortak adımlar planlanıyor.
LNG tedarik anlaşması 20 yılı kapsıyor
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ) ile ABD’li LNG ihracatçısı arasında imzalanan anlaşma doğrultusunda, Türkiye 2026'dan itibaren yılda yaklaşık 4 milyar metreküp LNG tedarik edecek. Anlaşma, 20 yıllık bir dönemi kapsarken, yıllık ek başvuru opsiyonu da barındırıyor.
Gaz, ABD’nin Körfez Kıyısı’ndaki LNG terminallerinden sevk edilerek Türkiye'deki gazlaştırma tesislerinde işlenecek. Anlaşma, kış aylarındaki zirve talebe öncelik vererek tüketici maliyetlerinin düşürülmesine katkı sağlamayı hedefliyor.
Enerji arzında istikrar ve maliyet avantajı sağlanacak
Hudson Institute Amerikan Enerji Güvenliği Girişimi Direktörü Brigham McCown, iki anlaşmanın da enerji güvenliği ve ekonomik işbirliği açısından stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı. McCown’a göre, LNG anlaşması Türkiye'nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 10'undan azını karşılasa da, arz istikrarı ve fiyat dengesi açısından orantısız biçimde olumlu bir etki yaratabilir.
McCown, anlaşmanın arz güvenliğini artırarak piyasalarda dalgalanmayı azaltacağını ve Türkiye’nin diğer tedarikçilere bağımlılığını düşüreceğini ifade etti. Ayrıca, bu adımın Türkiye ile ABD arasındaki 100 milyar dolarlık ikili ticaret hedefini destekleyebileceğine dikkat çekti.
Sivil nükleer işbirliği teknoloji transferini kapsıyor
Sivil nükleer işbirliği anlaşması, küçük modüler reaktör (SMR) programlarını da içerebilecek şekilde tasarlandı. McCown, bu programların Türkiye'nin enerji talebini karşılamada esneklik sağlayacağını belirtti. Ayrıca anlaşma, iş gücü eğitimi ve düzenleyici kurumlar arası işbirliği gibi başlıklarda da ortak faaliyetleri öngörüyor.
ABD açısından ise bu işbirliği, nükleer teknoloji ihracatını artırarak istihdam olanakları yaratacak. McCown, teknoloji transferi konusunun hassas olduğunu ve detayların uygulama aşamasında şekilleneceğini söyledi.