Türkiye ekonomisinde büyüme yavaşlarken inşaat sektörü bu trendin tam tersi bir tablo çiziyor. Dünya gazetesi yazarı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, bugünkü köşe yazısında TÜİK verilerine atıfla inşaat üretimindeki çarpıcı yükselişi ve bu durumun olası risklerini değerlendirdi.

TÜİK'in haziran ayı İnşaat Üretim Endeksi verilerine göre, inşaat sektörü genel endeksi bir yılda yüzde 24,5 artarak 110,6’dan 137,7’ye çıktı. Bu artışın büyük bölümünü oluşturan bina üretim endeksi ise yüzde 26 sıçrayarak 124,5’ten 157,4’e ulaştı. Sadece mayıs-haziran dönemindeki kümülatif artış yüzde 9,1 seviyesinde.

İstihdam da üretim kadar güçlü artıyor

Gürsel, bu üretim artışının istihdam verileriyle de desteklendiğini belirtiyor. Ücretli çalışan sayısında genel artış yüzde 2 iken, inşaat sektöründe bu oran yüzde 8,2, sadece bina inşaatında ise yüzde 9,3 seviyesine ulaştı. Bu veriler, konut üretiminin doludizgin devam ettiğini açıkça ortaya koyuyor.

Geçmişte yaşanan balon hatırlatması

Konut sektörünün GSYH içindeki payı yüzde 5-6 seviyelerinde kalsa da, imalat sanayine olan bağlantıları nedeniyle büyümeye etkisi yüksek. Ancak Gürsel’in uyarısı açık: Arzın talebi aşması durumunda konut piyasası hızla bir balon oluşturabilir.

2010-2017 döneminde yaşanan yüksek büyüme, cazip kredi koşulları ve yükselen reel konut fiyatları konut üretimini tetiklemiş, 2018’de ise stok fazlası ve daralan talep nedeniyle sektör ciddi şekilde daralmıştı. Endeks Ocak 2018'de 138 seviyesindeyken, 2019’da 86,8’e, COVID-19 döneminde ise 79,8’e kadar gerilemişti. İstihdamda ise yüzde 22’nin üzerinde kayıp yaşanmıştı.

Bugün ile 2018 kıyaslaması ne söylüyor?

Gürsel, Haziran 2025 itibarıyla bina üretim endeksinin 157,4’e çıkarak 2018’deki 138’lik zirvenin yüzde 14 üzerine çıktığını hatırlatıyor. İstihdamda da benzer bir tablo mevcut: 2025 ilk çeyreğinde 2 milyon 142 bin kişilik istihdamla eski zirveye yaklaşılmış durumda ve muhtemelen aşılmış olacak.

Ancak bugün ekonomik ortam çok farklı. 2010’larda büyüme yüksek, faizler düşük ve hane gelirleri artıştaydı. Bugün ise reel faizler yüksek, büyüme düşük ve hane halkı alım gücü zayıf. Buna rağmen konut üretiminin hız kesmeden sürmesi, sektörde bir balon oluştuğu endişelerini beraberinde getiriyor.

Balon tehdidi var mı? Gürsel'e göre şimdilik hayır

Gürsel, geçmişe benzer bir konut balonu riskinin bu kez daha sınırlı olduğunu düşünüyor. Bunun en önemli sebebi, üretimin büyük bölümünün 6 Şubat depreminin ardından yeniden yapılan konutlara ve kentsel dönüşüm projelerine dayanması. Bu segmentte talep hâlâ yüksek.

Diğer taraftan, piyasaya arz edilen konutların büyük kısmının lüks segmentte olduğu ve orta gelir grubunun bu konutlara erişemediği göz önünde bulundurulmalı. Gürsel’e göre, bu koşullar arz fazlasının geçmişe kıyasla daha sınırlı kalmasına neden oluyor. Üstelik konut fiyatlarında son 1,5 yıldır reel düşüş var ve yüksek gelir grubunun konutlara yatırım ilgisi sürüyor.

Temkinli iyimserlik zamanı

Gürsel’in analizine göre inşaat sektörü üretim ve istihdamda dikkat çeken bir büyüme yaşıyor. Ancak mevcut büyümenin büyük ölçüde zorunlu ihtiyaçlara ve yüksek gelir grubuna yönelik olması, kısa vadede bir konut balonu riskini sınırlıyor. Yine de ekonomik koşullar göz önüne alındığında sektörün dikkatle izlenmesi gerekiyor.