Belediyelerin dört yılda bir belirlediği emlak rayiç bedellerinde bu yıl yüzde 1400’e varan artışlar yaşandı. Bu durum, 2026-2029 döneminde mülk sahiplerine ciddi vergi yükü getireceği gerekçesiyle tepki topluyor. Uzmanlar, sürenin dolmasına az kala vatandaşları zaman kaybetmeden itiraz dilekçesi vermeye çağırıyor.

Emlak vergisi matrahları sadece yıllık vergi tutarlarını değil; tapu devir harçlarını, lüks konut vergisini ve bazı diğer vergileri de doğrudan etkiliyor. Bu nedenle belirlenen rakamlar, mülk sahiplerinin bütçesinde uzun vadeli sonuçlar doğuruyor.

İtiraz dilekçesi dava hakkı doğuruyor

Avukat Ufuk Tekin, dilekçe verilmesinin hukuki açıdan kritik olduğunu belirterek, “İtiraz dilekçesi, sonrasında iptal davası açma hakkı kazandırır. Mahallede açılan tek bir dava, aynı bölgedeki tüm evler için emsal olabilir. Ancak sokak bazında farklılıklar olabileceği için yüksek değerli sokaklarda ayrıca dava açmak da etkili olur” dedi.

Yoğun ve toplu yapılan itirazların bazen belediyelerin kararlarını geri çekmesini sağlayabildiğini belirten Tekin, fahiş artışların Anayasa’ya da aykırı olduğunu vurguladı.

Listeler mutlaka kontrol edilmeli

Vergi Usul Kanunu’na göre belirlenen bu bedeller, belediyeler veya muhtarlıklarda askıya çıkarılıyor. Vatandaşlar, bağlı oldukları belediyelerin internet sitelerinden veya e-Belediye hizmetlerinden “Arsa Rayiç Bilgileri” sorgulaması yaparak son 4 yılın değerlerini görebiliyor.

2026 yılı için belirlenen bedellere dava açma süresi ilan tarihinden itibaren 30 gün. Adli tatile denk geldiği için süre 7 Eylül’e, hafta sonuna denk gelmesi nedeniyle ise 8 Eylül’e kadar uzatıldı.

Lüks konut kapsamına girme riski

Artan rayiç bedeller, bazı konutların bir anda Değerli Konut Vergisi kapsamına girmesine yol açabilir. 10 milyon lira değerindeki bir eve 20 milyon lira değer biçilmesi, sadece emlak vergisini değil diğer vergileri de yükseltecek.

Olumlu tarafında ise rayiç bedel ile gerçek değer arasındaki farkın kapanması, kayıt dışı işlemlerin azalması ve belediyelerin artan gelirlerle altyapı yatırımlarına ağırlık vermesi bulunuyor. Prof. Dr. Emre Alkin’e göre, Türkiye’de bu farktan kaynaklanan yıllık vergi kaybı 6 milyar dolara, tüm taşınmazlar dahil edildiğinde ise 25 milyar dolara ulaşıyor.