23 Nisan’da Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki depremin ardından İstanbul merkezli büyük bir depremin yaratacağı etkiler yeniden tartışılmaya başlandı. Dünya gazetesi yazarı Naki Bakır, bugünkü köşe yazısında Marmara’daki olası büyük bir depremin yalnızca fiziksel bir yıkım değil, tüm ülke ekonomisi açısından büyük bir çöküş anlamına gelebileceğini ifade etti.

Yedi ilde yaşanacak yıkım ülke gelirlerinin yarıdan fazlasını etkileyebilir

Yerbilimcilerin büyük çoğunluğu, Marmara Denizi içinde Kuzey Anadolu Fayı üzerinde 7 ve üzeri büyüklükte bir deprem beklendiği konusunda hemfikir. Her ne kadar zaman ve yer kesin olarak bilinmese de, böyle bir depremin İstanbul başta olmak üzere Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bursa, Balıkesir ve Çanakkale illerini doğrudan etkileyeceği öngörülüyor. Bu iller, Türkiye’nin sanayi, ticaret, enerji ve finans başta olmak üzere temel ekonomik faaliyetlerinin yoğunlaştığı alanlar olarak öne çıkıyor.

Bakır, bu yedi ilin Türkiye gayrisafi yurt içi hasılasının yaklaşık yüzde 50’sini, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin ise yüzde 56,8’ini sağladığını belirtiyor. Bu da, büyük bir depremin yalnızca yerel bir felaketle sınırlı kalmayacağı, Türkiye’nin kamu maliyesi ve ekonomik istikrarı açısından sistemik bir krize yol açabileceği anlamına geliyor.

İstanbul tek başına 80 il kadar katkı sağlıyor

2024 yılının ilk çeyreğinde merkezi yönetim bütçesi gelirleri 2 trilyon 406,8 milyar lira olurken, bunun 1 trilyon 74,6 milyar lirası yalnızca İstanbul’dan toplandı. İstanbul’un payı yüzde 44,6 olarak gerçekleşti. Kocaeli, Bursa, Tekirdağ, Balıkesir, Yalova ve Çanakkale illerinden elde edilen gelirler eklendiğinde, toplam gelir 1 trilyon 366,5 milyar liraya ulaştı. Bu, Türkiye genelindeki bütçe gelirlerinin yüzde 56,8’ine denk geliyor.

74 il ise kalan yüzde 43,2’lik kısmı sağlayabiliyor. Bu oranlar, İstanbul ve çevresinin kamu gelirleri açısından ne denli hayati olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.

Vergi gelirleri de bu bölgede yoğunlaşıyor

Yılın ilk üç ayında 2 trilyon 22,7 milyar lira olarak gerçekleşen vergi gelirlerinin yaklaşık yarısı İstanbul’dan elde edildi. İstanbul’dan alınan gelir vergisi, toplamın yüzde 59,9’unu, kurumlar vergisi yüzde 49,3’ünü oluşturdu. Dahilde alınan KDV’nin yüzde 41,5’i, ÖTV’nin ise yüzde 44,3’ü yine İstanbul’dan geldi.

ÖTV’de İstanbul’un payı, akaryakıt ve doğalgazda yüzde 52,1’e, motorlu taşıtlarda yüzde 46,9’a kadar çıktı. Banka ve sigorta işlemleri vergisinin yüzde 99,3’ü İstanbul kaynaklıydı. Dijital hizmet vergisinin tamamı yine bu şehirden tahsil edildi.

Fiziki yıkım ekonomik çöküşe dönüşebilir

Marmara Denizi altındaki Kuzey Anadolu Fayı’nın Adalar ve Kumburgaz segmentlerinde stres birikiminin devam ettiğine işaret eden Naki Bakır, özellikle İstanbul’un Avrupa Yakası ile Maltepe-Kadıköy hattının ciddi risk altında olduğunu belirtti. Ayrıca Kocaeli, Yalova, Bursa’nın Gemlik, Balıkesir’in Bandırma ve Çanakkale’nin Biga ilçeleri de olası büyük bir depremden ciddi zarar görecek alanlar arasında gösteriliyor.

Bu bölgelerdeki sanayi kuruluşları, enerji tesisleri ve lojistik merkezlerinin zarar görmesi, ülke çapında üretim, dağıtım ve ticaret süreçlerini durma noktasına getirebilir. Bakır, Marmara’daki büyük bir depremin yalnızca afet yönetimi açısından değil, ekonomik beka açısından da bir ulusal güvenlik sorunu haline gelebileceğini vurguluyor.

Afet öncesi hazırlıklar ekonomik sürdürülebilirlik için şart

Naki Bakır’ın değerlendirmesi, Marmara Bölgesi’nin sadece kendi ekonomisini değil, diğer bölgelerin ekonomik döngüsünü de etkileyen bir merkez olduğunu gösteriyor. Türkiye’de kamu hizmetlerinin finansmanı büyük oranda İstanbul ve çevresinden sağlanırken, bu bölgedeki bir yıkım yalnızca binaları değil, devletin gelir ve harcama dengelerini de derinden sarsacak.

Dolayısıyla afet riskinin yalnızca jeolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve yapısal bir tehdit olduğu bilinciyle, hem merkezi hükümet hem de yerel yönetimlerin zaman kaybetmeden önlem alması gerektiği mesajı net biçimde ortaya konuyor.