Enflasyon, ABD’nin bozulmaya başlayan mali durumu ve jeopolitik istikrarsızlık, uzun vadeli ABD Hazine tahvillerinin güvenilirliğine dair soru işaretleri yaratıyor. Buna karşılık birçok merkez bankası yeniden altına yöneliyor.
Altın rezervlerde tahvilleri geride bıraktı
Altın, Euro’yu da geçerek ABD dolarından sonra küresel rezervlerde en büyük varlık haline geldi. Avrupa Merkez Bankası verilerine göre merkez bankaları 36 bin ton altın tutuyor. Son üç yılda stoklarını 1.000 ton artırarak son on yılın iki katı hızla altın topladılar.
Altının ons fiyatı 3.500 doların üzerinde ve bu yıl %35 değer kazandı. Merkez bankalarının elindeki altın rezervlerinin toplam değeri 4,5 trilyon dolara ulaştı. Bu, 3,5 trilyon dolarlık ABD Hazine tahvillerinin önüne geçti. Tahvillerin rezervlerdeki payı %23’e gerilerken, altının payı %27’ye çıktı.
1990’ların sonundan bugüne değişen tablo
Altının tahvilleri geçtiği son dönem 1996’ydı. Ancak 1990’ların sonlarında güçlü büyüme, düşük enflasyon ve ABD bütçe fazlası, altının cazibesini azaltmıştı. Altın fiyatı 1999’da 250 dolara kadar gerilemiş, merkez bankaları satışlarını sınırlamak için Washington Anlaşması’nı imzalamıştı.
Bugün ise tablo çok farklı. Yüksek enflasyon, para politikası belirsizlikleri ve artan jeopolitik riskler, altını merkez bankaları için yeniden stratejik bir rezerv haline getirdi.
Uzmanlara göre dönüm noktası
Crescat Capital makro stratejisti Tavi Costa, merkez bankalarının artık Hazine tahvilinden daha fazla altın tutmasının rezerv yönetiminde yapısal bir değişikliğe işaret ettiğini belirtiyor. Costa’ya göre bu, küresel rezerv kompozisyonunda büyük bir yeniden yapılanmanın ilk aşaması olabilir.
Altının, 1970’lerdeki gibi rezervlerde %75 paya ulaşması düşük ihtimal olsa da, mevcut risk ortamı altının payını artırmaya devam edecek gibi görünüyor. Enflasyon baskıları ve jeopolitik gerginlikler devam ettiği sürece merkez bankalarının altın talebinde güçlü kalması bekleniyor.