New York Fed tarafından açıklanan son verilere göre, yabancı merkez bankaları adına tutulan ABD Hazine tahvili miktarı 2,78 trilyon dolara gerileyerek Ağustos 2012’den bu yana en düşük seviyeye indi. Bu düşüş, yalnızca iki ayda yaklaşık 130 milyar dolarlık bir azalmaya işaret ediyor ve küresel rezerv yöneticilerinin ABD varlıklarına ilgisinin azalmış olabileceğine dair yeni soru işaretleri doğuruyor.
Saklama verileri ‘gerçek zamanlı’ uyarı niteliğinde
New York Fed’in haftalık saklama verileri, kapsam açısından sınırlı olsa da güncellik bakımından piyasalar için kritik bir referans kaynağı olarak görülüyor. Bu veriler, genellikle Uluslararası Sermaye Hareketleri (TIC) ve IMF'nin döviz rezervlerine dair “Cofer” raporlarından önce sinyal niteliği taşıyor. Mevcut düşüş, merkez bankalarının ABD tahvillerinden kademeli olarak uzaklaşmaya başladığı yönündeki değerlendirmeleri gündeme taşıyor.
TIC ve Cofer verileri hâlâ olumlu sinyal veriyor
TIC verilerine göre yabancı merkez bankaları Temmuz ayında net 17,1 milyar dolarlık ABD Hazine tahvili alımı gerçekleştirdi. Yılın ilk yedi ayında toplam net alım 38 milyar dolara ulaşırken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine kıyasla 4 milyar dolar daha yüksek. IMF'nin Cofer verileri de Nisan-Haziran döneminde dolar varlıklarına yönelik talebin sürdüğünü gösteriyor. Deutsche Bank analistlerine göre bu dönemde merkez bankaları yaklaşık 50 milyar dolarlık dolar cinsi menkul kıymet alımı yaptı.
Veriler arasındaki zaman farkı yorumları zorlaştırıyor
TIC ve Cofer verileri önemli referans noktaları sunmakla birlikte, açıklanma zamanlarının geride kalmış olması piyasa değerlendirmelerinde bir belirsizlik yaratıyor. Fed’in haftalık saklama verileri, bu açıdan dolar ve ABD tahvillerine olan anlık talep yöneliminin daha güncel bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Doların zayıflığı ve tahvil satışları birlikte okunmalı
Standard Bank analistlerinden Steve Barrow, Fed’in saklama verilerindeki hızlı düşüşün dikkatle izlenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu düşüşlerin, merkez bankalarının döviz müdahaleleri için nakit sağlamak amacıyla tahvil satması gibi durumlarda sıkça görüldüğüne dikkat çekiyor. Ancak doların belirgin şekilde zayıfladığı son dönemde bu eğilimin sürmesi, bazı rezerv yöneticilerinin dolara olan ilgisinin azalmış olabileceğini düşündürüyor.
Dolarizasyon söylemi karşısında karmaşık tablo
Özellikle 2024 başında ABD Başkanı Donald Trump’ın tarifelerle ilgili açıklamalarının ardından piyasalarda yaşanan dalgalanma sonrası yabancı talebin nasıl şekillendiği, önümüzdeki aylarda açıklanacak Cofer ve TIC verileriyle daha net anlaşılacak. JP Morgan analistleri, şu ana kadar bu açıklamaların ardından Hazine tahvillerinden kayda değer bir çıkış olmadığını vurguluyor.
Özetle, haftalık verilerle gözlenen saklama varlıklarındaki düşüş, rezerv yöneticilerinin dolar varlıklarına olan ilgisinin azalabileceğine dair bir sinyal olarak yorumlanabilir. Ancak kesin değerlendirme için daha geniş kapsamlı ve güncel veri setlerinin beklenmesi gerekiyor.