Çin, Ocak-Şubat döneminde ihracat ve ithalat büyümesinde beklenenden daha yüksek bir performans sergileyerek küresel ekonomik toparlanmanın öncülerinden biri haline geldi. Güney Kore, Almanya ve Tayvan gibi diğer Asya ekonomilerinin yanı sıra, yarı iletken sektöründeki artan talepten de faydalanan Çin, ekonomik iyileşme sürecinin belirgin bir parçası oldu.
İhracat ve İthalat Rakamlarında Gözle Görülür Artış
Gümrük verilerine göre, Çin'in iki aylık dönemdeki ihracatı, önceki yıla kıyasla yüzde 7,1 artış gösterdi ve bu, Reuters anketinde beklenen yüzde 1,9'luk artışın çok üzerindeydi. İthalatta ise yüzde 3,5'lik bir artış kaydedildi, bu da yüzde 1,5'lik beklentilerin üzerindeydi. Ekonomist İstihbarat Birimi kıdemli ekonomisti Xu Tianchen, bu verilerin düşük baz etkisi ve elektronik sektöründeki toparlanmayı yansıttığını belirtti.
Çin Ekonomisi İçin Yeni Hedefler ve Zorluklar
Çin Başbakanı Li Qiang, 2024 için yaklaşık yüzde 5'lik ekonomik büyüme hedefi belirledi ve ülkenin kalkınma modelini dönüştürme sözü verdi. Bu dönüşüm, nihai mal ihracatına ve endüstriyel kapasite fazlalığına dayalı olan geleneksel modelden uzaklaşmayı hedefliyor. Ancak, emlak krizi ve yüksek borç yükü gibi sorunlarla mücadele eden politika yapıcılar için sürdürülebilir bir büyüme elde etmek zorlu bir görev olmaya devam ediyor.
İhracatta Belirsiz Bir Gelecek
Diğer taraftan, hükümetin satın alma yöneticileri endeksi, Şubat ayında Çin'deki imalat faaliyetlerinin beşinci ayda da daraldığını gösterirken, yeni ihracat siparişleri 11'inci ayda da düşüş gösterdi. Capital Economics Çin ekonomisti Zichun Huang, ihracat hacimlerinin önemli ölçüde arttığını ancak sürdürülebilirlik konusunda belirsizlikler olduğunu ifade etti.
Çin'in Dış Ticaret Dengesi
Çin'in Ocak-Şubat dönemindeki ticaret fazlası, ankette beklenen 103,7 milyar dolarlık ve Aralık ayındaki 75,3 milyar dolarlık tahminlerin aksine 125,16 milyar dolara yükseldi. Bu veri, Çin'in global ticaretteki konumunu güçlendiriyor. Ancak, analistler, politika yapıcıların ekonomiyi yeniden canlandırmak için daha fazla adım atması gerektiğini ve bu adımların yatırımcı güvenini artırmada yetersiz kaldığını belirtiyor.
